Türkiye’de 7 Milyon Üniversite Öğrencisi Var mı?

Başlıktaki sorunun yanıtı kısaca evet. Resmi istatistiklere göre Türkiye’de 2023/24 eğitim-öğretim yılındaki toplam üniversite öğrencisi sayısı 7.081.289. Ancak bu sayıyı duyar duymaz gözünüzün önünde tipik olarak 18-23 yaş aralığında olan ve 4 yıllık lisans eğitimi alan bir öğrenci canlanıyorsa yanılıyorsunuz.

Türkiye’deki 7 milyon öğrenci içinde yaklaşık 2,9 milyon uzaktan öğretim ve açıköğretim öğrencisi bulunuyor. Lisansüstü öğrencilerinin sayısı da yaklaşık yarım milyon. 1,1 milyon örgün önlisans öğrencisi, 2,5 milyon da örgün lisans öğrencisi bulunuyor. Bunların toplamı 7 milyon sayısını veriyor bize. Yani gözünüzün önünde canlanan, tipik olarak 18-23 yaş aralığında, 2 yıllık ya da 4 yıllık (bazı bölümler için 5-6 yıllık) öğrenim gören, hemen hemen her gün bir üniversitenin kapısından içeri giren öğrenci sayısı kabaca 3,6 milyon. Bu ayrıştırmayı yapmamak, özellikle Türkiye’deki öğrenci sayısını Avrupa ülkeleriyle kıyaslarken biraz elmalarla armutları birbirine karıştırmaya benziyor. Örneğin 1,7 milyon lisans öğrencisi olan, 1,2 milyon da lisansüstü öğrencisi olan Almanya’da Türkiye’deki ölçekte bir açıköğretim olgusu yok. 2 milyon civarında lisans, 900 bin civarında lisansüstü öğrencisi olan Birleşik Krallık’ta da öyle.

Örgün ve açıköğretimi birbirinden ayırmak gerek derken açıköğretimin de üniversite eğitimini olduğunu reddediyor değilim. Açıköğretim örgün eğitim almak istediği halde bu haktan yararlanamayan veya kendi isteğiyle açıköğretimi seçen pek çok genç için bir alternatif. Pek çok yetişkin için de yeni şeyler öğrenmenin, belki uzun zamandır hobi olarak gördüğü konularda profesyonelleşmenin de yolu. Dolayısıyla açıköğretim, her ne kadar yüz yüze eğitimdeki sosyal faydaları sağlayamasa da, öğrenme söz konusu olduğunda nitelikli bir uzaktan/online eğitim pek çok kişi için anlamlı bir seçenek olabilir.

Açıköğretim öğrencileri arasında ne kadarının öğrenim amacıyla değil, başka amaçlarla açıköğretime kaydolduğu ayrımını istatistiklerde göremiyoruz. Örneğin şahsi gözlemim indirimli öğrenci ulaşım kartı almanın göz ardı edilemeyecek bir motivasyon kaynağı olduğu yönünde; ancak bunu gösteren bir veri tabii ki yok. Şu gibi gelişmeler ise durumu doğrular nitelikte: CHP Grup Sözcüsü Gencay Özcan’ın çeşitli haber sitelerinde yer alan açıklamasına göre İstanbul'da 30 yaşın üzerinde olan ve indirimli öğrenci kartı kullanan kişi sayısı 2019 yılından sonra 122 binden 270 bine yükselmiş. 2023 yılında İstanbul’da aylık abonman olan mavi kart için normal ücret 1177 TL iken indirimli öğrenci fiyatı 212 TL idi. 2024’te ise normal ücret 1570 TL’ya, indirimli ücret 282 TL’ye çıkarılırken öğrenci indirimi için 30 yaş şartı getirildi ve 30 yaş üzeri öğrenciler için ücret 1413 TL oldu. Bu karar, indirimli kart için açıköğretime yazılan ancak aslında öğrenimini sürdürmeyenlere karşı bir önlem alındığını gösteriyor. Kararın kendi içinde ne kadar adil veya eşitlikçi olduğu tartışabilir olmakla birlikte, bu karar bile ekonomik krizin eğitim istatistiklerini nasıl etkileyebildiğini gösteriyor. Zannediyorsunuz ki üniversite öğrencisi sayısı arttı, daha fazla kişi yaşam boyu öğrenime önem veriyor, ne güzel; oysa gerçekte olan enflasyon karşısında maaşı eriyen daha fazla çalışanın kendine indirim tayin etmeye çalışması. Bu girişimin de ne kadar etik olduğu tartışılır tabii.

Sonuç olarak Türkiye’deki 7 milyon üniversite öğrencisi sayısı, özellikle alt kırılımlara bakmayınca, bana pek bir anlam ifade etmiyor. Ancak bu anlam yoksunluğunun daha başka nedenleri de var. Örneğin erişilen eğitimin niteliği, beklenen faydaları sağlayıp sağlamaması, eğitimden sonrası, özellikle işe geçiş gibi. Bunlar da başka yazıların konusu.

Previous
Previous

Üniversite Sıralamaları Ne İşe Yarıyor?

Next
Next

Türkiye’deki Üniversiteler Gençlere Ne Vaat Ediyor?